İşyeri hekimleri, çalışanların sağlığını koruma ve geliştirme amacıyla görev yapan önemli sağlık profesyonelleridir. Bu görev kapsamında, çalışanların iş ile ilişkili sağlık değerlendirmelerini yürütürler. Bununla birlikte, iş dışı tıbbi konulara müdahil olma sınırları zaman zaman tartışmalara konu olabilir (Cioffi & Rinaldi, 2021).
Bu profesyoneller, hem işverenin beklentilerini hem de çalışan haklarını gözetmek durumunda olduklarından, zaman zaman çeşitli etik ikilemlerle karşılaşabilirler. İşyeri hekiminin, mesleki bağımsızlığını koruyarak, çalışanların yararını önceleyen bir yaklaşım benimsemesi önemlidir (Lewis & Kleper, 2002).
Görevlerini yerine getirirken iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun hareket etmek, işyeri hekimlerinin temel sorumluluklarındandır. Bu bağlamda, ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde hareket etmek, hem mesleki güvenilirliği hem de kurumsal işleyişi destekler (Guardavilla, 2010).
İşyeri hekiminin katkısı yalnızca sağlıkla sınırlı değildir. Karar alma süreçlerine katılımı ve bu süreçlerde etik bir denge sağlaması, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde fayda sağlar. Özellikle birey ile kurum arasındaki çıkar çatışmalarında, insan haklarını ve bireyin sağlığını temel alan bir yaklaşım sergilemeleri beklenir (Hommeren, 1990).
Bu süreçte işverenlerle sağlıklı bir iş birliği kurulması, etkin bir sağlık gözetimi için vazgeçilmezdir. Karşılıklı sorumlulukların bilinçli şekilde yerine getirilmesi, işyerinde sağlıklı ve güvenli bir ortamın oluşturulmasına katkı sağlar (Gauvain, 1974).
Sonuç olarak, işyeri hekimleri hem etik hem de yasal çerçevede çok boyutlu bir rol üstlenmektedir. Bu rolü dengeli bir biçimde yürütmeleri, hem çalışan sağlığının korunması hem de kurumsal sürdürülebilirlik açısından kritik öneme sahiptir.